Necip Tosun ::: NURİ PAKDİL İLE BİR AKŞAM...         
Necip Tosun
İnceleme/Eleştiri 
 
 NURİ PAKDİL İLE BİR AKŞAM...


12.07.2014

Nuri Pakdil, İbrahim Demirci, Ali Ulvi Temel, Rahmi Kaya, Necip Evlice, Ali K. Metin, İsmail Sert, Abdurrahim Karadeniz, Veli Urhan, Kasım Gezen, Murat Keramettin, Zahid Sezer ile birlikte Ali Ulvi Temel'in evinde iftardayız.

Bugün, Nuri Pakdil ile aramızda 30 yıl gecikmeli bir söyleşi gerçekleşti. Hem de doğal bir ortamda. Nuri Pakdil bu vakte kadar merak ettiğim tüm sorulara içtenlikle cevap verdi. Gülerek, zaman zaman espriler yaparak ama hep düzeyli ve içtenlikli bir soru/cevap ortamı gelişti aramızda. Eskiden hiçbir özel isim anmayan, geçmişine, anılarına ilişkin hiçbir şey aktarmayan, paylaşmayan Pakdil, belki de yaşının da etkisiyle bütün isimleri zevkle andı, hatıralarını keyifle aktardı. Necip Fazıl Kısakürek, Şevket Eygi, Sezai Karakoç, M. Akif İnan, Rasim Özdenören, Alâeddin Özdenören, Erdem Bayazıt, Cahit Zarioğlu ile ilgili anılarını anlattı.

Önce "Efendim sizin aktörlüğünüz varmış" diyorum. "Evet, Maraş'ta mezuniyette, Cevat Fehmi Başkut'un Paydos oyununda başrolde oynamıştım. Bir öğretmenin bakkallık yaptığı bir oyundu. Hatta Salah Birsel, 'ya bari başka bir rolde oynasaydı' diye yazmıştı. Oyun 'paydos' diye bitiyordu. Sahne tümüyle bakkal dekoru içindeydi."

Erdem Bayazıt "Sizin o oyunda bir Muhsin Ertuğrul gibi oynadığınızı söylüyor" dedim. Güldü, "evet" dedi, "Muhsin Ertuğrul gibi oynardım. Erdem Bayazıt zaten o oyundan sonra benim yanıma gelmişti. Tiyatroyla ilgilenirdim, İstanbul'da sayısız oyun seyrettim." Tam o sırada Necip Evlice söze giriyor: "Otel Görmüş Defterler'in bazı bölümlerinin tashihi yaparken Nuri Abi yüksek sesle o diyalogları seslendirmeye başlar, biz tashihi bırakır Nuri Pakdil'i dinlerdik." Nuri Pakdil, derin derin gülümsüyor. Daha sonraki oyunlarında bu tiyatro tecrübesinin etkisini soruyorum, "Tabii" diyor, "çok etkili oldu, zaten tiyatro bizim dönemde hep çok önemliydi."

"Akif İnan galiba, aruz ile şiir yazıyormuş, siz onu vazgeçirmişiniz." diye soruyorum. "Evet" diyor, "Akif İnan, Urfa'dan gelmiş bir taşralıydı. Akif, çağdaş şiire uzaktı. Onu ben modern yaptım." Yeniden gülmeye başlıyor. "Abi" diyorum "Siz Maraş'ta nasıl moderndiniz? Sonunda orası da bir taşra." "Ama ben sık sık İstanbul'a giderdim, bir ayağım İstanbul'daydı." diye itiraz ediyor. Ama Akif İnan'a sevgi dolu. Ya "o ağa adamdı, bizim ağamızdı." diye ekliyor.

Akif İnan sözü açılınca belli ki Nuri Pakdil'in Akif İnan ile ilgili dostlukları, anıları aklına geliyor. Zevkle anlatmaya başladı: "Akif İnan ile Sultanahmet'te oturuyoruz. Beş paramız yok hatta eve gidecek paramız yok. Tam o sırada önümüzden Necip Fazıl Kısakürek geçiyordu. Akif İnan kalktı 'üstattan para isteyeceğim' dedi. Gerçekten de önüne geçti. Ben yerimde oturdum ama görüyordum. Akif, 'Üstad' demiş, 'Nuri Pakdil ile oturuyoruz, ikimizin de parası yok.' Üstad cebinden cüzdanı çıkarıp bir yığın parayı ona uzattı. Akif elinde paralar yanıma sevinçle geldi." "Abi sen Necip Fazıl'dan para isteyebilir miydin?" diyorum. "Yok efendim, asla isteyemezdim." diye cevaplıyor.

Zarifoğlu'nu soruyorum: "O dönemde İstanbul'dan gönderirdi yazı ve şiirlerini. Cahit Zarifoğlu bizim 'artistimizdi' hem şiiri hem de davranışlarıyla. Aleaddin Özdönören tam bir 'delifişek'ti. Kardeşi Rasim ne kadar disiplinli, kuralcı ise o dağınık, gözüpek, savruk, dalgın biriydi." Akif İnan, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Alâeddin Özdenören'i sevgiyle anıyor.

"Sizin Edebiyat'ta yazılara müdahale ettiğiniz söylenir, mesela Edebiyat'ın ilk dönemlerinde Zarifoğlu'nun Erdem Bayazıt'ın şiirlerine müdahale eder miydiniz?" diyorum, "Hayır" diyor, "belki birkaç sözcüğe, o kadar." "Sezai Karakoç ile aynı evde kaldınız mı?" diyorum, "Evet, ben avukatlık stajı yaparken Sezai Karakoç da gelirler kontrolörüydü, bir de başka bir avukat arkadaşımız vardı üçümüz kalıyorduk. Rasim Özdenören de sık sık eve gelirdi."

"Abi" diyorum, "Diriliş ve Edebiyat çıkıyor muydu o sıralar?" "Hayır" diyor "her iki dergi de o dönemde çıkmıyordu. Yeni İstiklal'de, Emin Ziyaoğlu adıyla yazılar yazıyor, gazetenin kültür/sanat sayfasını düzenliyordum. Sezai Karakoç da o gazetede yazılar yazıyordu." "Necip Fazıl ile görüşür müydünüz?" diyorum, "sürekli, sık sık" diyor. "Bir kez Ankara'ya geldiğinde bizim evde kalmıştı, onunla..."

Büyük bir tanıklık Nuri Pakdil'in yaşadıkları... Keşke anılarını yazsa...


Yayın Tarihi : 19.10.2019

 
         
Yorum yazmak isterseniz...
İsim
@-posta Adresiniz
@-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
Yorumunuz
Güvenlik kodu
 
  Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır
 
Okunma Sayısı: 2061